Hepimiz bir zamanlar çocuk olduk. Biz çocuklar, büyürken aile hikayelerini dinleriz. Bu hikayeler hayata bakış açımızı şekillendirir. Ben de annem ve babamın hikayelerini dinleyerek büyüdüm.
Annem 70’lı yıllarda Kuşadasi-Efes hattında rehberlik yapıyormuş. Beta Ayakkabı’nın kurucusu olan babam ise o yıllarda Galatasaray’dan arkadaşlarıyla Kuşadası Club33’ü işletmeye başlamiş. O dönemde, aynı klübe tur gruplarını getiren annemle tanışmışlar, aşık olup evlenmişler.
Annemle babam, ben ve ablam okul çağına geldiğimizde bu işleri bırakıp İstanbul’a yerleşmişler. Babam, İstanbul’da Beta Espadrille’i kurmuş, böylece ayakkabı macerası başlamış.
Beta Home Gölevi villalarını, babam 30 yıl önce hafta sonları ailesi ve dostlarıyla keyifli zaman geçirip kafasını dağıtmak, doğayla başbaşa kalabilmek için yapmış. Babamın evleri yaptığı dönemi de hatırlıyorum. O dönemde araziye gelişimizi, Sapanca’daki dostlarını, yemek yenen sofraları ve o sofralardaki keyifli sohbetleri…
Annem bizleri büyütürken seramik derslerine başlamış, gölevinin bahçesine diktiği çiçeklerle bahçeye hayat vermiş. Şu an bile hala evlerin duvarlarında annemin birçok seramik eseri asılıdır.
Ben ve ablam on beş yıl Beta Ayakkabı’da bir fiil çalıştık. Üç yıl önce ikimiz de işten ayrıldık. Ablam başka bir ayakkabı firmasında genel müdür yardımcısı oldu. Ben de göl kenarında bulunan bu evleri, bed&breakfast tarzı bir turizm işletmesine çevirmeye karar verdim. Bu arada evlendim ve bir oğlum oldu. Ablamın da bir kızı. Umarım oğlum Rüzgar ve yeğenim Su da, bizim hikayelerimizi dinler.
Burası için isim arayışına girdiğimde annem ve babamın, hikayesini hatirlatacak bir isim olsun istedim. Onun icin Beta Home Gölevi isminde karar kıldım. Hep ailece geldiğimiz bu evleri de, içindeki eşyalar, ayrıntılar ve yaşanmışlıklarla birlikte muhafaza edelim istedim.
Bazen eski daha güzeldir. Eski insanın geçmişini unutturmaz, hele güzel anılar barındırıyorsa insan belleğinden onları hiç silmek istemez.